Önce Amerika yaklaşımı çerçevesinde uygulanan yüksek tarifeler, hem enflasyonist baskıları artırıyor hem de küresel ekonomik büyümeyi sekteye uğratıyor.

Ülkeler, artan ekonomik belirsizlikler ve küresel ticaret savaşları karşısında temkinli adımlar atmaya devam ediyor. Özellikle ABD'nin 'Önce Amerika' politikası, yüksek gümrük tarifeleri uygulayarak hem kendi ekonomik istikrarını tehlikeye atarken hem de ticari ilişkileri olan ülkeleri olumsuz etkiliyor. Yüksek tarifeler, enflasyonist baskıları artırarak, birçok ülkede yaşam standardını zorlaştırıyor ve ekonomik büyümeyi baltalıyor. Nisan 2025 merkez bankası faiz kararlarına baktığımızda, çoğu ülkenin faiz oranlarını sabit tutması veya indirmesi, büyüme ve istikrarı koruma amacı taşıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise faiz oranlarını 350 baz puan artırarak %46’ya çıkardı. Bu, Türkiye’deki yüksek enflasyonist baskıları ve talebin güçlenmesini göz önünde bulunduruyor. Diğer yandan, yeni Zelanda ve Hindistan'da uygulanan destekleyici faiz politikaları, bu ülkelerin ekonomik istikrarını koruma çabalarını yansıtıyor. Merkez bankalarının bu süreçte yürüttüğü politikalar, yalnızca iç ekonomileri değil, aynı zamanda uluslararası piyasalarda da dalgalanmalara neden olmakta. Düşüncelerime göre, COVID-19 sonrası yaşanan krizlerin etkisiyle artan kurumsal ve ekonomik belirsizlikler, merkez bankalarını daha temkinli olmaya ve geçici çözümler aramaya itiyor. Gelin görün ki, bu durum uzun vadede derinlemesine reform ve dönüşüm gerekecek bir ekonomik dönüşüm sürecine işaret ediyor. Analiz edilen verilere bağlı olarak, önümüzdeki süreçte, faiz politikalarının ve ticaret istikrarının birbirini nasıl dengeleyeceği, hem ekonomik büyümenin hem de tüketici güveninin gidişatında belirleyici rol oynayacak.