Arzum Onan, 16 Yıl Sonra 'Bi Umut' ile Oyunculuğa Dönüyor

Kariyerinde 2 sinema filmi ve 7 televizyon dizisi bulunan Arzum Onan, 16 yıl aradan sonra 'Bi Umut' adlı projeyle yeniden seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Antalya'da çekimlerine başlanan film, Gülsüm Kabadayı'nın gerçek hayat hikâyesinden esinlenerek oluşturulmuş. Onan, filmde Kabadayı'nın en yakın arkadaşını canlandırarak, kadınlar arası dayanışmanın önemini vurgulayan bir karaktere hayat verecek. Film, Gülsüm Kabadayı’nın hastanede tesadüfen karşılaştığı konuşamayan ve felçli bir gençle olan 10 yıllık mücadele hikayesini merkezine alıyor. Yönetmen Gökhan Arı'nın, senaristler Mert Dikmen ve Mustafa Uslu'nun katkılarıyla oluşturduğu bu proje, izleyicilere güçlü bir dostluğun ve fedakârlığın hikayesini sunacak. Arzum Onan’ın oyunculuğa dönüşü, birçok hayranını sevindirirken, aynı zamanda onun uzun süre ekranlarda olmamasıyla ilgili bir merak da oluşturmuş durumda. Evliliğini sonlandırmasının ardından kendisine gelen teklifler üzerine, dikkatlice bir karar vermesi gerektiğini belirten Onan, 'Bi Umut' ile yeniden sahalara dönmeyi seçmiş. Bu filmdeki 'Fatma' karakteri üzerinden, Gülsüm Kabadayı'nın karşılaştığı zorluklar içerisinde nasıl bir destek sağladığını göstermesi bekleniyor. Filmin kadrosunda ayrıca Hülya Duyar, Fikret Kuşkan, Yüsra Geyik ve birçok tanınmış isim yer alıyor. Duyar, filmde Gülsüm Kabadayı karakterini canlandırırken, Rus oyuncu Leon Kemstach Umut karakteri ile sektöre adım atıyor. Film, 2025 sonunda beyaz perdelerde olacak ve izleyicilere dostluk, dayanışma ve umudun önemini hatırlatacak. 'Bi Umut', hikayesi ve oyuncu kadrosuyla, Türk sinema tarihinde hatırlanacak özel yapımlar arasında yer alma potansiyeline sahip. Toplumda artan kadın dayanışma teması ve dostluğun gücü gibi konuların işlenmesi, sinemalarda izleyicileri duygusal anlar ve düşünmeye sevk eden temalar sunabilir. Bu açıdan 'Bi Umut' filmi, sadece eğlence değil, aynı zamanda sosyal mesajlar veren bir yapım olma yolunda ilerliyor. Arzum Onan’ın dönüşü, hem onun kariyeri hem de Türkiye sinemasında güçlü kadın figürlerinin önemini vurgulamak açısından da büyük bir adım olarak değerlendirilebilir.