Dünyanın en büyük tahvil fonlarından olan Pacific Investment Management Co.'dan (Pimco) Türkiye'ye ilişkin dikkat çeken bir değerlendirme geldi.

Geçtiğimiz aylarda Türkiye'de meydana gelen siyasi çalkantılar, uluslararası yatırımcıların algısını önemli ölçüde etkilemiş durumda. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması sonrasında başlayan bu dalgalanmalar, piyasalarda sert düşüşlerin yaşanmasına neden oldu. Bu süreçte, Pimco, Türkiye'deki tahvil varlıklarını azaltma kararı aldı. Pimco'nun gelişmekte olan piyasalar ekibi başkanı Pramol Dhawan, konuya dair yaptığı açıklamalarda, Türkiye’ye olumlu bakış açılarını koruduklarını ancak mevcut durumu değerlendirdiğinde ellerindeki pozisyonu azaltma gereksinimi duyduklarını ifade etti. 19 Mart’taki siyasi gelişmelerin ardından büyük çaplı yabancı tahvil satışlarının yaşandığını belirten Dhawan, bu tür bir gidişatın yatırımcıların güvenini zedelediğini vurguladı. Bu durum, piyasalardaki geleneksel dinamikleri ve yatırımcıların risk alma tutumlarını etkileyebilir. İmamoğlu'nun tutuklanması ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) attığı adımlar dikkat çekici. Merkez Bankası'nın gecelik borç verme faiz oranını %46'ya çıkarması, lira varlıklarını cazip hale getirme çabası olarak yorumlanıyor. Ancak bu tür müdahaleler, çoğu zaman yatırımcıların piyasa dostu politikalarla ilgili endişelerini arttırıyor. Dhawan'ın 'Araba sürme benzetmesi' ile hükümetin artırıcı politikaları ile TCMB’nin daha temkinli yaklaşımını sembolize etmesi, üst düzey yetkililerin çelişkili ekonomik duruşunu da gözler önüne seriyor. Türkiye'nin bu sürecin sonunda sağlıklı bir ekonomik denge tutturup tutturamayacağı ise belirsizliğini koruyor. 2025 yılı için yapılan öngörüler, olası bir dalgalanma içinde ülkemizin, benzer kriz döngülerine maruz kalabileceği işaret ediyor. Dolayısıyla, Pimco’nun Türkiye pazarı için tavsiyeleri, gelişmeler ışığında yatırımcıların dikkatle takip etmesi gereken unsurlar arasında. Yatırımcıların, yalnızca yüksek getiriler peşinde koşmak yerine, ülkedeki siyasi ve ekonomik stabiliteyi de göz önünde bulundurması gerekecek. Şu anki durumu değerlendirirken, ülkenin karşı karşıya kaldığı risklerin yeterince tazminat sunup sunmadığı büyük bir soru işareti. Yatırımcıların, aldıkları riskleri telafi edecek getirileri beklemeleri gerekmektedir.