Enflasyonun işçi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıklarında yarattığı toplam kayıp devasa boyutlara ulaştı.

Enflasyon, Türkiye'de işçi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıkları üzerinde önemli bir negatif etki yaratmaya devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2025 yılı Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında ölçülen yüzde 13,36'lık resmi enflasyon, emek gelirlerinde toplamda en az 176,6 milyar TL'lik bir kayba yol açtı. Bu rakam, DİSK-AR tarafından hazırlanan aylık ücret kayıpları izleme raporunda detaylı bir şekilde ele alındı ve kayıpların yalnızca artmaya devam edeceği öngörülüyor. Rapor, işçiler, memurlar ve emeklilerin alım gücünün düştüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor. TÜİK verileri ışığında, dört aylık enflasyon kaybının işçi ücretleri üzerinden 100,4 milyar TL, memur maaşları üzerinden 34,8 milyar TL ve emekli aylıkları üzerinden 41,4 milyar TL olarak gerçekleştiği belirtiliyor. Bu durum, emekli ve çalışan kesimlerin yaşam standartlarını ciddi şekilde tehdit ettiği gibi, sosyal adaletsizliği de artıran bir tablo sunuyor. Asgari ücretin en düşük seviyede olduğu bir ülkede yaşanan bu kayıplar, özellikle düşük gelirli kesimlerin üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta. Örneğin, net asgari ücret 22 bin 104 TL iken, bu rakamda yaşanan kaybın 2 bin 953 TL olduğu vurgulanıyor. Bu kaybın, Temmuz 2025'te asgari ücretin artırılmasını kaçınılmaz kıldığını belirten DİSK-AR, hükümetten gelecek adımları takip etmekte. Elde edilen verilere göre, asgari ücretin bir buçuk katı, iki katı ve hatta 2.5 katı gelir düzeylerinde olan işçilerin enflasyon karşısında yaşadığı maddi kayıplar da oldukça çarpıcı. Bu durum, Türkiye'de gelir dağılımındaki adaletsizliğin daha da derinleşmesine neden olurken, işçi ve emekçi kesimlerin üzerindeki ekonomik yük de artmaya devam ediyor. Ekonomik verilerin ve raporların gösterdiği bu durum, Türkiye'nin ekonomik geleceği için tehlike çanları çalmaya başlamış durumda. Sonuç olarak, enflasyonun yarattığı kayıpların işçi kesimi üzerindeki etkisi maddi ve manevi birçok boyutu etkiliyor. Hükümetin ve yetkililerin acil önlemler alması gerekiyor; aksi takdirde, bu durum sosyal patlamalara ya da işçi hareketlerine neden olabilir. Toplumun bütün kesimlerinin üzerindeki bu yükün anlaşılabilmesi, ekonomik politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.