Filistin topraklarını gasbeden İsrail'in yeni yerleşim hamleleri ve bölgedeki gerilim

Son günlerde, Filistin toprakları üzerindeki İsrail yerleşim faaliyetlerinin hızlandığına dair haberler gelmeye devam ediyor. Batı Şeria'nın güneyinde bulunan El Halil kentindeki El-Burc ve Ez-Zahiriyye köyleri arasında, İsrail'in yeni bir 'kaçak yerleşim' kurma hazırlıklarına başladığı bildirildi. El-Burc Köy Meclisi Başkan Yusuf Tulahime, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsraillilerin bu bölgede altyapı çalışmalarına başladığını ve kaçak yerleşim için gerekli karavanların getirildiğini ifade etti. Bunun yanı sıra, Tulahime, İsraillilerin sondaj ekipleri ile Filistinlilerin tarım arazilerine girdiğini ve bu durumun Filistinlilerin topraklarına yaklaşımını büyük ölçüde engellediğini belirtti… Yahudi yerleşimcilerin bu hamlesi, sadece bölgedeki Filistinlileri zor durumda bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda uluslararası kamuoyunda da büyük tartışmalara yol açıyor. Gazze sınırında yaşayan yerleşimcilerin, Gazze'ye dönüş çağrısı yaparak bu durumu normalleştirmek istemeleri, tarihsel köklerden beslenen bir stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. Bu noktada, geçen yıllarda işgalci İsrail yetkililerinin benzer sözlerle bölgedeki yerleşim politikalarını sürdürdüklerine dair örnekler tarihte yer alıyor. Örneğin, 1968'de Batı Şeria'dan çıkan bir grup Yahudi yerleşimci, bu türden kutlamalar sonucu bölgeyi terk etmemişti. Bu tür adımların bir diğer önemli boyutu, İsrail hükümetinin bölgedeki askeri güçleri ile birlikte bu yerleşimleri meşru kılma çabaları. Özellikle son günlerde, siyasi liderlerin Batı Şeria'nın ilhakı konusundaki açıklamaları ve orada bulunan yerleşimlerin güçlendirilmesine yönelik beyanatlar, gerilimi artıracak türden bir atmosfere yol açıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın da desteklediği bu tür eylemler, uluslararası hukuk ve insan haklarına ciddi bir tehdit oluşturuyor. Herkesin bildiği gibi, mevcut savaş durumlarında 50 binden fazla Filistinli yaşamını yitirmiş durumda; bunun yanında, Gazze'nin harabe haline gelmesi, bölgedeki yaşamsal tüm dinamikleri alt üst etmiş durumda. Sonuç olarak, İsraillilerin Filistin toprakları üzerindeki yerleşim faaliyetleri, sadece saha üzerinde fiziksel bir etki değil, aynı zamanda insanları psikolojik olarak da etkileyen bir durum yaratıyor. Filistin halkının direnişi karşısında böylesine bir yerleşim politikası uygulamak, Siyonizm'in tarihsel ve modern bakış açısındaki temel anlayışı yansıtırken, uluslararası toplumu da daha fazla harekete geçirmelidir. Bu bağlamda, uluslararası toplumun daha dikkatli ve etkin bir şekilde müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum.