İranlı Yönetmen Alireza Khatami’nin ‘Öldürdüğün Şeyler’ Filmi Sundance Film Festivali’nde Prömiyer Yaptı

İranlı yönetmen Alireza Khatami’nin ‘Öldürdüğün Şeyler’ adlı filmi, Amerikan bağımsız sinemasının en önemli buluşmalarından biri olan Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Bu film, hasta annesinin ölümüyle sarsılmış bir adam olan Ali’nin, babasından intikam almak amacıyla gizemli bir bahçıvanla olan işbirliğini ve bu süreçteki psikolojik çöküşünü konu alıyor. Başrollerinde Ekin Koç, Hazar Ergüçlü ve Erkan Kolçak Köstendil'in yer aldığı film, karakterlerinin içsel yaralarını gözler önüne sererken izleyiciye gerilim dolu bir hikaye sunuyor. ‘Öldürdüğün Şeyler’ filmi, sadece bir intikam hikayesi anlatmanın ötesine geçerek, insan psikolojisinin karmaşıklığını ve toplumun baskılarını masalsı bir dille ele alıyor. Khatami’nin yaratım sürecindeki etkileyici sinematografi ve derinlemesine karakter analizi, izleyicileri derinden etkileyen düşünsel bir yolculuğa itiyor. Film, eleştirmenlerden ve izleyicilerden olumlu geri dönüşler almakta. Aynı zamanda, Türkiye gündeminde de önemli olaylar yaşanmakta. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un, yönetimlerinin değişim taleplerine karşı yaptığı açıklamalar, futbol camiasında tartışmalara neden oldu. Koç, tribün baskısını önemsemeyen bir yaklaşım sergileyerek, kulübün sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Bu durum, sporun yalnızca bir oyun değil, aynı zamanda derin bir gelenek ve tutku meselesi olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gözaltı operasyonlarına dair tepkisi de dikkat çekici. Özel, zamanlamanın borsa üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabileceğini öne sürerek, adaletin yerini bulmadığına dair soru işaretleri oluşturdu. 53 kişinin gözaltına alınması, özellikle siyasi bir sürecin içindeki sosyal adalet tartışmalarını yeniden alevlendirmiş durumda. Sonuç olarak, ‘Öldürdüğün Şeyler’ filmi, Khatami’nin yaratıcı vizyonunu etkili bir şekilde sergilerken, aynı zamanda Türkiye’deki sosyal ve siyasi dinamiklere dair bir ayna tutuyor. Bu yönüyle sadece bir sinema eseri değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri olarak da değerlendirilebilir.