İsrail'in Gazze'yi Yok Etme Planları Tepkilere Neden Oluyor

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, ordunun zaferiyle sonuçlanacağı öngörülen savaşın ardından 'Gazze’nin tamamen yok edileceğini' ve Filistinli nüfusun 'büyük sayılarla üçüncü ülkelere gideceğini' ifade etti. Bu açıklama, özellikle işgal altındaki topraklarda etnik temizlik endişelerini artırırken, bir gün önce onaylanan 'Gideon’un Savaş Arabaları Operasyonu' adlı planın arka planında yer alan tehditlere işaret etmektedir. Söz konusu planın, Gazze Şeridi’ni fethetmeyi ve bölgedeki toprakların kontrol altında tutulmasını hedeflediği ifade ediliyor. İsrail'in bu yeni askeri stratejisi, dünya genelinde yoğun bir tepkiyle karşılanıyor. Özellikle İngiltere’nin Ortadoğu'dan sorumlu bakanı Hamish Falconer, bu tür genişletme girişimlerinin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, uluslararası alanda artan eleştirilerin altını çiziyor. Hamas ise, İsrail'in bu saldırılarını 'aç bırakma savaşı' olarak nitelendirirken, insani yardımların Gazze'ye girişi üzerindeki kısıtlamalar nedeniyle müzakerelerin anlamını yitirdiğini belirtiyor. Hamas'ın üst düzey yetkilisi Basem Naim, açlığın ve yok olmanın baskısı altında müzakere yapılmasının imkansız olduğunu ifade etti. İşgalin genişletilmesinin yanında, İsrail'in planlarının uluslararası hukuk açısından da tartışma yaratması bekleniyor. Uluslararası Adalet Divanı, bu tür operasyonların soykırım olabileceği endişesiyle inceleme yapma kararı aldı. Nottingham Üniversitesi’nden uluslararası hukuk uzmanı Victor Kattan, hükümetin bu tür planlarla sivil halkı hedef almasının Roma Statüsü gereği insanlığa karşı suç olarak değerlendirilebileceğini savunuyor. İsrail'in komşuları olan Mısır ve Ürdün, bu yerinden etme politikalarına katılmadıklarını ifade ederek, uluslararası stratejilerde yer almayı reddettiklerini belirtiyorlar. Bu durum, Gazze’de yaşananları hollanda ayrımı olarak görmekte ve etik açıdan büyük sorular doğurmaktadır. Diğer yandan, Birleşmiş Milletler ve insani yardım kuruluşları, planlanan yardım stratejilerini tehlikeli ve yasadışı olarak değerlendirdi. İsrail’in kontrolü altındaki yardım sisteminin, sivil halkı askeri bir stratejinin parçası haline getirme girişimi olduğu konusunda endişeler dile getirilmektedir. Şu an Gazze’de insani kriz derinleşirken, uyku halindeki müzakerelerin yeniden başlatılması zor görünmektedir. Tüm bu olaylar ışığında, uluslararası toplumun ciddi bir tutum alması ve bu tür eylemlerin önüne geçilmesi gerekmektedir. Filistinlilerin karşılaştığı bu zorlukların insani haklar açısından kabul edilemez olduğu gerçeği, her türlü uluslararası çabayı sorgular hale getiriyor. Netanyahu’nun açıklamaları, bölgedeki gerginliğin daha da derinleşeceğine işaret ederken, bu çatışma atmosferinin Orta Doğu’nun barışına yönelik tehdit oluşturduğu aşikardır.