İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla iktidarın başlattığı siyasi krizin, yeni ve daha derin bir ekonomik krize dönüştüğü vurgulandı

DEVA Partisi Adana Milletvekili Sadullah Kısacık tarafından gündeme getirilen bu konu, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik çalkantıları daha da derinleştiriyor. Kısacık, İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından Merkez Bankası'nın rezerv kaybının, sadece bir siyasi krizin değil, aynı zamanda derin bir ekonomik krizin zuhuruna zemin hazırladığını ifade etti. Merkez Bankası'nın son iki yılda elde ettiği yaklaşık 65 milyar dolarlık rezervin, sadece üç gün içinde 26 milyar dolara düştüğünü vurgulayan Kısacık, ülkenin ekonomik gidişatının iktidarın yanlış politikalarının bir sonucu olduğunu belirtti. Ekonomik kriz, toplumun geniş kesimlerini etkileyen yoksulluğu artırırken, Kısacık'ın ifadeleri de bunun önemli bir göstergesi. Merkez Bankası, yüksek faiz oranları uygularken, enflasyonist baskılar altında kalmış durumda. Bu süreçte, Türkiye'de enflasyonun ve faizlerin düşeceğine dair bir umut doğarken, ani gelişmeler bu durumu alt üst etti. Siyasi belirsizlikler, mali piyasalarda güven kaybına yol açarken, halkın yaşam şartları daha da kötü bir hal aldı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Edirne Merkez İlçe Başkanı Yücel Balkanlı'nın da belirttiği gibi, son 22 yıldır iktidarda olan AKP, yanlış ekonomik politikalarla halkı yoksulluğa mahkum etti. Yüksek girdi maliyetlerinin yanı sıra tarım ve sanayinin desteklenmemesi, Türkiye'nin üretimde dışa bağımlı hale gelmesine neden oldu. Ekonominin kötü yönetimi somut verilerle ortaya konulurken, halkın sırtındaki borç yükü de alarm veriyor. Gülcan Kış, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili, ekonomik kriz ve Merkez Bankası rezervleri konusundaki eleştirileriyle dikkat çekiyor. Son üç haftada yaşanan süreçte kaybedilen 46 milyar doların, halk için harcanmadığını vurgulayan Kış, halkın borç krizinin her geçen gün arttığını ve bunun sonuçlarının toplum üzerindeki olumsuz etkisini dile getirdi. Bu kriz, işsizlik, yoksulluk ve sosyal dengenin bozulması gibi karmaşık sorunları iç içe geçiriyor. Özetle, ülkenin içinde bulunduğu bu durum, yalnızca siyasi ve ekonomik değil, toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Yanlış yönetimler yerine, halkın refahını önemseyen yapıcı bir politika gerekmektedir.