Kur korumalı TL mevduat ve katılma hesaplarındaki düşüş sürdü.

Son dönemde Türk bankacılık sektöründe dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Kur korumalı TL mevduat (KKM) ve katılma hesapları, 706,6 milyar TL'den 685,2 milyar TL'ye gerileyerek ciddi bir kayıp yaşadı. Bu durum, yerel yatırımcıların KKM'yi terk etmesinin bir işareti olarak yorumlanıyor. Ekonomik belirsizliklerin artması ve KKM'nin cazipliğini kaybetmesi, yatırımcıların bu hesaplardan çıkışlarına neden olmuş olabilir. Aynı dönemde, bankacılık sistemindeki kredilerin ise yükseliş göstererek 18 trilyon 194,8 milyar TL'ye ulaştığı bilgisi dikkat çekici. Tüketici kredilerinin 2 trilyon 229,2 milyar TL'ye, bireysel kredi kartı borçlarının ise 2 trilyon 16,3 milyar TL'ye yükselmesi, bireylerin borçlanmaya devam ettiğini göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda ekonomideki talep artışını da işaret edebilir. Ancak, takipteki alacaklar da bir artış göstermiş durumda. 375,6 milyar TL'den 380,6 milyar TL'ye çıkan takipteki alacaklar, borçlu sayısının arttığını ve bankaların risk algısını yükselttiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla, ekonomideki kırılganlık ve belirsizlikler, hem yatırımcıların KKM hesaplarını terk etmesine sebep oluyor hem de bireylerin bankalardan borç almayı tercih etmesine. Verilerin 25 Nisan ile sona eren haftaya ait olduğu belirtildi. Merkez Bankası tarafından yayımlanan haftalık menkul kıymet istatistikleri de dikkat çekici. Yurt dışında yerleşik kişilerin bu dönemde hisse senedi alımının yanı sıra, devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) alımı yaptıkları görülüyor. Bu durum, uluslararası yatırımcıların Türk piyasalarına olan ilgisini sürdüğünü gösteriyor, ancak aynı zamanda Türkiye ekonomisine olan güvenin sorgulanmadığı anlamına da gelebilir. Özetle, Türkiye'nin bankacılık sisteminde yaşanan bu durumlar, ekonomik belirsizliğin, yatırımcıların ve borçlanma ihtiyacının ne denli yüksek olduğunu gözler önüne seriyor. Bankalar, takipteki alacaklar ve KKM'deki düşüş, Türk ekonomisinin geleceğine dair endişeleri artırıyor. Türkiye ekonomisinin bu krizden nasıl çıkacağı ise merak konusu. Uzmanların, gecikme süresinin yarattığı uzun vadeli etkileri göz önünde bulundurarak, çözüm önerileri ortaya koyması büyük önem taşıyor.