Liranın dolar ve avro karşısında eriyişi sürüyor.

Türkiye'deki döviz piyasası, dolar ve euro karşısında sürekli bir değer kaybı ile karşı karşıya. Dolar/TL an itibarıyla 38,2916, avro/TL ise 43,5317 seviyesinde işlem görerek tarihi rekorlarını kırmaya devam ediyor. Bu durum, Türkiye'nin ekonomik durumunu ve para politikasını tartışmaya açıyor. Özellikle seçim sonrası döviz kurundaki dalgalanmalar dikkat çekici. Dolar/TL, seçimlerden önce 20’nin altında seyrederken, geçtiğimiz hafta içinde 23’ü aşarak dramatik bir artış göstermişti. Merkez Bankası'nın (MB) faiz artışları ile ilgili sorunlar, piyasada belirsizlik yaratmakta ve döviz kurlarının yükselmesine katkıda bulunmaktadır. Türk Lirası'nın değer kaybı, halk arasında enflasyon korkularının artmasına ve bununla birlikte yerel alım gücünün düşmesine sebep olmakta. Bugün doların yanı sıra gram altın da, 4,098,80 TL seviyesinden işlem görmekte. Özellikle yatırımcılar, döviz kurlarındaki ani değişimlere dikkat etmekte; çünkü dolardaki ve eurodaki artış, hem bireysel hem de ticari düzeyde büyük kayıplara yol açabilir. Döviz kurlarının yanı sıra, ABD politikalarının Türk ekonomisi üzerindeki etkileri de konuşulmaya devam ediyor. Farklı yorumları içeren analizler, Amerikan ekonomisindeki gelişmelerin döviz buketini nasıl etkileyeceğini göstermekte. Örneğin, ABD’de 12 eyalet tarafından Trump yönetimine karşı açılan dava, gümrük vergilerinin durdurulmasını hedeflemekte ve bu durum uluslararası ticaret ve finansal dengeler üzerinde de etkili olabileceği yönünde yorumlanıyor. Ek olarak, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından 20 il için sarı kodlu uyarı yapılması, yerel gündemi de yoğunlaştırırken, bununla birlikte tutuklu olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un avukatının gözaltına alınması gibi olaylar, hukuki ve siyasi belirsizliklerin ekonomiyi nasıl etkileyebileceğine dair endişeleri artırmakta. Sonuç olarak, döviz kurlarındaki yükselişin sadece bir ekonomik durum olmanın ötesinde, sosyal ve politik birçok dinamiği barındırdığı açık. İnsanların hayat standartları üzerindeki olumsuz etkileri, ekonomik istikrarın sağlanması ihtiyacını bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor ve tartışmaları derinleştiriyor. Türkiye'nin bu durumu nasıl yöneteceği ise belirsizliğini koruyor.