Mevduat Bankalarının Zor Dönemleri: Faiz Politikalarına Dikkat!

Mevduat bankacılığı, paranın toplanması ve satılması üzerine kurulu basit bir mantığa dayanıyor. Mevduatlar, bankaların en önemli kaynaklarını oluştururken, maliyetini mevduat faizleri belirliyor. Ancak son bir yılda bankalar, ciddi zorluklarla karşılaştı ve finansal olarak zarar yazmak durumunda kaldı. Enflasyon muhasebesi uygulanmış olsaydı, bu zarar daha da belirgin hale gelecekti. Görünüşte işler yolunda giderken, 19 Mart sonrası tablo tamamen değişti. Bu tarihten önce bankalar, yüzde 42 ila 48 oranında mevduat toplayarak, düşecek faiz beklentisiyle yüzde 40’tan sabit faizli krediler vermeye başlamıştı. Ancak, mevcut duruma baktığımızda, bankaların adeta ekonomik yönetim tarafından 'alışveriş yapmaya' teşvik edildiği, fakat gerçeklikte ciddi bir likidite sıkıntısıyla karşılaştıkları anlaşılmakta. Faizlerin 2025 sonuna kadar yüzde 28-30 seviyelerine düşeceği yönündeki garanti, bankaların güveninde sarsıntılar yarattı. Düşük faizle borçlanmaları teşvik edilen bankalar, şimdi nasıl tahvil alacak ve TL mevduatında nasıl rekabet edecekler? Sonuç olarak, bazı bankalar mevduat toplama yarışına girmekte isteksiz kalacak ve kredi vermek konusunda da aşırı temkinli olacaklar. Bu durum, halkın bedeli ödeyeceği bir dizi zarara yol açacak ve genel olarak bankacılık sektörünün rekabet gücünü zayıflatacak. Zor ekonomik koşullar, bankaların halk nezdindeki güvenini zedeleyebilir. Halkın bankalara duyduğu güven, finansal sistemin sağlığı için kritik öneme sahipken, bu güvensizlik, bankaların piyasada daha fazla zorluk yaşamasına neden olabilir. Ekonomi yönetiminin bu durumu atlatmak için ne gibi adımlar atması gerektiği belirsizliğini korurken, bankaların denge sağlamaları ve geleceğe hazırlık yapmaları kaçınılmaz bir gereklilik haline geliyor. Sonuç olarak, mevcut finansal ortam, bankaların zor zamanlar yaşadığı bir dönemi simgeliyor ve tüm bu gelişmelere dikkatle yaklaşmak gerekiyor.