Pazartesi günü hayatını kaybeden Papa Francis, ölümünden önce her iki akciğerinde etkili olan çifte zatürre ile boğuşuyordu.

Papa Francis, Katolik dünyanın ruhani lideri olarak bir dönemin sembol isimlerinden biriydi. 23 Mart 2023'te hastaneden taburcu olmasına rağmen, 25 Mart 2023'te yaşamını yitirdi. Hastalığı sırasında geçirdiği çifte zatürre, onun sağlık sorunları arasında en önemlisi oldu. Vatikan, Papa'nın sağlık durumu ile ilgili bilgileri oldukça sınırlı verirken, bu durum, halkın ve Katoliklerin endişelerini artırdı. Zatürre, genel olarak yaşlı bireylerde tehlikeli sonuçlar doğurabilen bir hastalık olarak bilinir. Papa Francis’in geçmişteki sağlık sorunları, özellikle de genç yaşlardayken akciğer zarı iltihabından dolayı bir akciğerinin üst kısmını kaybetmesi, bu durumu daha da tehlikeli hale getirdi. Bu bağlamda, Papa’nın geçirdiği polimikrobiyal enfeksiyon ve akciğer rahatsızlıkları sonrasında gelen ölüm haberi, sadece sağlık açısından değil, kilise ve dünya genelinde büyük bir kayıp olarak algılandı. Papa’nın vasiyeti, onun alçakgönüllü yaşam felsefesini yansıtıyor. Vasiyetinde sade bir mezar istemesi ve sadece isminin yazılı olması, onun mütevazılığı ile tanınan bir lider olarak son veda çığlığı gibiydi. Vatikan'ın, Papa'nın ölüm sonrası süreçteki uygulamaları, kilise hukukuna uygun bir şekilde ilerliyor. Bu noktada tekrar belirtmek gerekir ki, Vatikan, tıpkı diğer papa ölümlerinde olduğu gibi, tüm işlemleri titizlikle yürütmektedir. Cenaze töreninin düzenlenmesi ve yeni papa seçim süreci, kilisedeki düzeni sağlamak açısından kritik bir öneme sahip. Öte yandan, Papa'nın ölümünün ardından, kardinallerin ilk toplantısını yapması ve yeni papa için tarih belirlemesi, Katolikler için bir gelecek simgesi sunuyor. Papa Francis’in yaşamında hangi sosyal konulara önem verdiği düşünüldüğünde; adalet, barış ve sosyal hizmetlerin teşvik edilmesi, onun mirası olarak kalacaktır. Ancak, günümüzde başka konuların da altı çizilmeli. Papa'nın hastalık sürecinde bilgi verilmemesi, Vatikan’ın iletişim stratejisi hakkında soru işaretleri uyandırdı. Bu bağlamda, şeffaflığın sağlanmaması, kamuoyunda rahatsızlık yaratmış olabilir. Vatikan, doğrudan iletişim kurarak daha açık bir izlenim bırakabilirdi. Sonuç olarak, Papa Francis dünya genelinde saygı duyulan bir liderdi, ancak son dönemlerdeki sağlık problemleri ve Vatikan'ın sessiz duruşu, dışarıda endişe yaratıyordu. Bu, sadece sağlıkla sınırlı değil; dini otoritelerin halkla olan ilişkisini de sorgulatıyor. Önümüzdeki günler, Katolik dünyası için yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor; ancak bu süreç, geçmişin izlerini de taşıyacak.