Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), son parasal sıkılaşma döngüsüne giren firmaların finansal durumuna dair önemli bulgulara ulaştı. Analiz, firmaların genel borçluluk seviyesinin düşük, karlılık oranının ise yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle, Mali Borç/Toplam Aktif Oranı'nın 2021 yılında zirveye ulaşmasının ardından, 2023'te tarihsel ortalamaların altına düştüğüne dikkat çekiliyor.
2021 yılı itibarıyla Türkiye’nin "Yeni Ekonomi Modeli/Türkiye Ekonomi Modeli (TEM)" olarak adlandırdığı bir döneme girdiği hatırlanmalıdır. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 30 Kasım 2021'de açıklamalarında yeni bir ekonomik modele geçileceğine dair sinyaller verilirken, Hazine ve Maliye Bakanlığı bu modeli 16 Aralık 2021'de duyurmuştu. Firmalar bu dönemde mali borçlarını azaltmış ve karlılıklarını artırmış gözüküyor.
TCMB'nin analizinin odaklandığı noktalardan birisi, firmaların temerrüt riskinden kaçınmak için varlık satışına yönelip yönelmediğidir. Bu süreçte ortaya çıkan asıl soru, firmaların ve sahiplerinin bu dönemde ne kadar konut satın aldığı ve bunun konut enflasyonu üzerindeki etkisidir. Ayrıca, Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında verilen teşviklerin ve kredilerin ne kadarı üretime, ne kadarı konut ya da arsa gibi varlık yatırımlarına yönlendirilmiştir. Tüzel kişilerin yıllık konut satışlarının Nisan 2019’da yüzde 24,3 iken Nisan 2025 itibarıyla yüzde 15,6’ya düştüğü ifade edilmektedir.
TCMB, firmaların temerrüt riskinden kaçınmak amacıyla varlık satışına yöneldiklerine dair belirgin bir hareketliliğin bulunmadığını savunuyor. Ancak, firmaların temerrüt riskine karşı verdikleri tepkilerin yalnızca konut satışları üzerinden değerlendirilmesi, ekonomik karmaşıklığı göz ardı etmek anlamına geliyor. Firmaların nakit akışı, döviz açık pozisyonları ve likidite durumları gibi pek çok faktör, temerrüt riskini etkileyen kritik unsurlardır. Bu unsurların analizde daha fazla yer alması, durumu daha iyi anlamaya yardımcı olabilirdi.
Ayrıca, temerrüt riski yalnızca varlık satışları ile değerlendirilemez; faiz oranı geçişkenliği, borç yeniden çevrim oranı ve dış finansman erişimi gibi faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerekir. Analiz, konut satışları üzerinden firmaların temerrüt davranışlarını incelemek için yeterli görünse de, bu konuda tek boyutlu bir yaklaşım söz konusu olmaktadır. Merkez bankası gibi politika belirleyici kurumların daha kompleks analiz yöntemleri geliştirmesi, uygulanan sıkılaşma politikalarının piyasa üzerindeki asimetrik etkilerinin doğru şekilde yönetilmesine yardımcı olacaktır.
Son olarak, TCMB’nin analizinde firmalara ilettiği "paraya ihtiyacınız varsa parasal genişleme döneminde edindiğiniz konutlarınızı satın" mesajı, belirli ölçeklerdeki firmalar için uygulanabilir bir öneri olsa da, küçük ölçekli işletmeler için bu durum o kadar basit değildir.
Tarafsızlık Analizi
Bu Makale Hakkında Önemli Sorular
