Trump’ın çıkışı kişisel değil, yapısal bir dönüşümün sonucu.

Son yıllarda Trump’ın ekonomi ve ticaret politikaları, dünya genelinde geniş yankı uyandırmaya devam ediyor. Aklara gelen ilk soru, Trump’ın liderlik tarzının ardındaki yapısal nedenlerdir. Yapısalcı teorilere göre, bireyler yerine, arka plandaki yapılar olayların seyrini belirler. Bu bağlamda Trump’ın gümrük vergileri uygulamasının, bireysel bir seçimden ziyade, küresel güç dengelerinin değişimi ile doğrudan bağlantılı olduğu savunulmaktadır.Özellikle son 25 yılda Batı ülkeleri sanayisizleşme sürecine girmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, 2000-2018 yılları arasında 3.7 milyon iş kaybına uğramışken, bu durum Avrupa'yı da etkilemiştir. Ekonomik dengesizlikler, seçimlerde Trump gibi popülist liderlerin yükselmesine zemin hazırlamıştır. Bu süreçte, yerel üretimle dış ticaret arasında yaşanan sendrom, işçi sınıfının oy tercihlerinde de değişikliklere neden olmuştur. Trump’ın gümrük vergileri, pek çok mavi yakalı işçinin yaşadığı ekonomik zorlukları gözler önüne sermektedir. Ekonomik belirleyicilerin politikalara etkisi konuşulurken, Batı’daki politik elitlerin bu durumu görmezden gelmesi, toplumdaki huzursuzluğu derinleştirmiştir. Trump’ın durumu anlaşılması gereken en önemli verilerden biri haline gelmiştir. Ancak, Trump’ın bazen ajandasına uygun bir biçimde yaptığı açıklamalar kırılgan bir ekonomiye işaret etmektedir.Küreselleşmenin atlatılması gereken bir kapanış, birçok ekonomist tarafından da vurgulanıyor. Hükümetlerin müzakerelerde etkinliği ve ticaret politikalarının tutarlılığı, küresel dengenin yeniden tesis edilmesine yardımcı olabilir. Trump’ın ticaret savaşları, ABD’nin kendi içinde büyüyen hırsını büyütmesine neden oldu. Tarife politikalarının eleştirileri doğrultusunda, 997 ekonomistin bir araya gelerek ortak bir deklarasyon yayımlaması dikkat çekici bir durumdur. Bu kadar çok sayıda ekonomistin seferberliği, Trump yönetiminin izlediği yanlış yönlendirmelerin bir yansıması olarak değerlendirilmektedir. İşgücü, iş sağlığı, ücret politikaları ve bunun yanı sıra sosyal politikaların derinlemesine düşünülmesi gerektiği açıktır. Küresel tedarik zincirlerinin bozulması, artan işsizlik ve yavaşlayan ticaret, dünya genelinde tüm ülkeleri etkileyen bir soruna dönüştü. Ülkeler arasında artan gelir eşitsizlikleri, sosyal yapıyı da derinden etkileyen bir olgu haline geldi. Sonuç olarak, Trump’ın liderlik tarzı ve uyguladığı politikaların, bireylerden ziyade yapısal dönüşümlerin bir sonucu olduğu gerçeği, daha geniş bir perspektifle ele alınmalıdır. Trump sonrası dönemde, zorlukları aşmak için köklü reformlara ihtiyaç bulunduğu gerçeği, ABD'deki ve dünya üzerindeki birçok hükümetin karşılaştığı temel bir sorundur.