Türkiye İstatistik Kurumu, mart ayı işsizlik rakamlarını açıkladı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılı Mart ayına ilişkin iş gücü istatistiklerini duyurdu. Bültenin yayımlanmasıyla birlikte, 15 yaş ve üzeri bireyler arasında işsiz sayısının 65 bin azalarak 2 milyon 807 bin kişiye düştüğü belirtildi. Aynı zamanda, işsizlik oranı 0,3 puanlık bir azalma kaydederek %7,9 seviyesine geriledi. Bu, veri setinin yeniden hesaplanmaya başlandığı Ocak 2005'ten bu yana görülen en düşük işsizlik oranı oldu. İşsizlik oranlarının erkeklerde %6,5, kadınlarda ise %10,6 olarak gerçekleştiği açıklandı. İstihdam edilenlerin sayısında da önemli bir artış gözlemlendi. Mart ayında, istihdam edilenlerin sayısı 391 bin kişi artarak 32 milyon 597 bin kişiye ulaştı. Bu veriler ışığında, genel istihdam oranı %49,2'ye yükseldi. İstihdam oranı erkeklerde %66,9, kadınlarda ise %31,9 olarak kaydedildi. İşgücü, geçen yılın aynı dönemine göre 325 bin kişi artarak 35 milyon 404 bin kişi olarak belirlendi ve işgücüne katılma oranı %53,4 olarak gerçekleşti. Bu oran erkeklerde %71,6, kadınlarda ise %35,7 seviyesine ulaştı. 15-24 yaş grubundaki gençlerde ise işsizlik oranı 0,1 puan artarak %15,1 oldu. Ancak verilerin altında yatan gerçekler daha karmaşık bir tabloyu ortaya koyuyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı, dar tanımlı işsizlikteki düşüşle ters orantılı olarak, potansiyel işgücü ve zamana bağlı eksik istihdam verilerinin arttığına işaret ediyor. Örneğin, gizli işsizlerin sayısı son iki yılda %132 gibi bir artış göstererek 3,3 milyon kişiye ulaştı. Ayrıca, ev işleriyle meşgul olan veya iş aramayan kadınların sayısında da önemli bir azalma gözlemlendi. Bu da işgücü dışında kalan nüfusun artış potansiyelini ortaya koyuyor. Sonuç olarak, bu veriler Türkiye'nin işgücü piyasasının dinamiklerine dair iki yüzlü bir tabloyu gözler önüne seriyor. Yüzde 7,9 seviyesine inen işsizlik oranı olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir; ancak geniş tanımlı işsizlikte görülen artış ve gizli işsiz sayısındaki yükseliş, işgücü piyasasında hala ciddi sorunların mevcut olduğunu gösteriyor. Bu durum, ekonomik büyümenin yalnızca istihdamla değil, aynı zamanda istihdamın kalitesi ve sürdürülebilirliği ile ilgili olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.